3 Mart 2011 Perşembe

Ayhan Akman'ı Islıklamak



Galatasaray – Gaziantepspor karşılaşmasının benim için en üzücü sahnesiydi belki de sahaya kaptan olarak çıkan Ayhan'ın ıslıklanması. Bir Ayhan Akman sever değilim, tam tersine ben de Ayhan'ın artık Galatasaray'da yer bulmasının yanlış olduğunu düşünenlerdenim. Ama Galatasaray kaptanının sahada mücadele ederken ıslıklanmasına da iyi niyetle bakamam. Seversiniz ya da sevmezsiniz ama saygı duymak zorundayız bu zamana kadar yaptıkları için. Ayhan'ı kimse silah zoruyla oynatmıyor, çık sahaya deniyor o da elinden geleni yapmaya çalışıyor. Evet yetersiz, evet yaşlandı ama suç onun değil. Onu hala bu takımda tutanlarda, görev verenlerde. Ayhan'ın ben oynamıyorum, beni gönderin deme lüksü yok. Biliyorum ki o da farkında bazı şeylerin, ama unuttuğumuz nokta Ayhan'ın da senin benim gibi Galatasaraylı olduğu. Bilmiyorum farkında mıyız ama çok tahammülsüz bir topluluk haline geldik. Sonumuz hayrolsun!

Kim Gitsin? Vol.2



En zayıf halkanın Adnan Sezgin olduğuna karar verdi bu kez de sayın başkanımız. Aslında Adnan Sezgin kendisini feda etti de diyebiliriz başkanı için. Ya da başkan kurban bekleyen camia için pek sevilmeyen sağ kolunu kesti çıkarımı da yapılabilir. Beş kez istifası kabul görmeyen Adnan Sezgin'in istifası kabul edildi bu sefer. Adnan Polat'ın bu şartlar altında oynadığı son kozuydu. Biraz da olsa kredi kazanmak için yapılan bu hamlenin, bir çok taraftarı sevince boğduğunu şimdiden söyleyebiliriz. Ama bunu yeterli görmüyolar elbette. En zayıf halka hala koltuğunda oturuyor. Sıra O'na ne zaman gelecek bilinmez fakat O, bu anlamsız direnişin en büyük zararının Galatasaray'a dokunduğunun farkında olmamaya devam ediyor.

Kim Gitsin?

Birkaç sene önce ekranlarda, 'En Zayıf Halka' adıyla yayınlanan bir yarışma programı vardı. Sunucu çember halinde dizilmiş olan yarışmacılara sırayla sorular sorar, doğru cevap verilemeyen her sorunun ardından ödül miktarı en aza inerdi. Her turun ardından, sunucu yarışmacılara 'Kim gitsin?' diye sorar ve yarışmacılar da en çok kaybettireni 'en zayıf halka' seçerek yolcu ederdi. Son yıllarda Galatasaray'ın içinde bulunduğu durum bana bu yarışmayı çağrıştırıyor. Ama bir farkla: Galatasaray'da sunucu aynı zamanda en zayıf halkayı da kendisi belirliyor. Adnan Polat'ın etrafındaki çembere bakalım: Ümit Davala, Michael Skibbe, Kalli, Bülent Korkmaz, Rijkaard, Neeskens, UEFA Kupası'nı kaldıran jenerasyonun Hakan Şükür, Hasan Şaş gibi önemli oyuncuları, Meira, Keita, Gio, Elano, Misimovic, Haldun Üstünel, Tugay, Hagi vs. bu liste uzayıp gider. Adnan Polat kendince en zayıf halkayı kopartarak takımı tekrardan kazançlı duruma getirmeye çalıştı, ama bunu yaparken farkında olmadığı şey ise zayıf halkadan kurtulmaya çalışırken daha fazla zayıf halka eklediğiydi. Aslında yeni eklenen halkalar zayıf değildi, ama oluşturulan ortamda zayıflaştırıldı hepsi. Aynı mantıkla söyleyebiliriz ki, yolcu edilen bu halkaların hepsi de zayıf olamazdı. O halde bu işte bir yanlışlık olmalı. Aslında çok basit bir yanlış bu, herşeyden önce yarışmanın formatı aslına uygun değil ki. Aslına uygun olan durum, sunucunun doğru değerlendirmeler yapmak için yarışmacıları yönlendirmesi ve onların en zayıf halkayı kendilerinin bulmalarını sağlamasıdır. Ama Galatasaray ekseninde sunucu aynı zamanda değerlendirmeleri, kararları kimseye bırakmadan kendisi yapan kişi. Yarışmanın orijinal formatına, sunucu aykırı davranırsa n'olur peki? Önce yarışmacılar tedirgin olur, elenmemek için göze batmak istemez, çekingen olur; daha sonra sunucuya tepkiler başlar hatalı elemelerinden sonra, en sonunda da sunucu görevden alınır. Şu an bu senaryonun en sonundayız. Artık yönetmenin yapması gerekeni bir an önce gerçekleştirmesi gerekiyor. Sorun yarışmacılarda, ekipte değil, sunucuda. Bu demek değil ki, yarışmacıların arasında da zayıf halka yok, elbette var. Ama en zayıf halkanın sunucu olduğu çok açık. Şimdi soruyorum size: 'Kim gitsin?'

5 Şubat 2011 Cumartesi

Avrupa'ya Veda: 51-73

Ezeli rakibimizle daha önce oynadığımız üç maçın tamamını kaybettiğimizi belirtmiştim dünkü yazımda, buna rağmen umutlu olduğumu da. Dün bir kez daha kaybederek, Avrupa defterini geçen sene olduğu gibi yine ikinci turda kapattık. Mağlubiyetler üzücü olsa da, kimi zaman ortaya konan mücadele, güzel oyun sevindirir de. Ama dün ortaya konan mücadele, daha doğrusu konulamayan mücadele mağlubiyetten daha çok üzdü herkesi. İşin teknik, taktik boyutuna girmeye çok gerek yok. Zaten olmayan bir şeyden de nasıl bahsedilir orası ayrı bir konu. Gerçek olan bir şey var ki; rakibimiz yaptığı hamlelerle, sahip olduğu kadro derinliği ve kalitesiyle bizden bir adım önde. Ceyhun Yıldızoğlu'nun gelişiyle başlayan genç, potansiyelli oyuncuları kadroya katma stratejisi şu an için başarılı olmuşa benzemiyor. Gelecek ne getirir bilinmez ama, başarısızlığa tahammülü olmayan bir camiada, şu ana kadar ortaya bir şeyler koyamayan Ceyhun Yıldızoğlu'nun durumu bir hayli sıkıntılı gözüküyor.

Galatasaray Medical Park: Işıl 6, Tuğba, Augustus 4, Bahar 7, Fowles 14, Hodges 5, Gülşah 5, Petronyte 4, Melisa 4, Nihan 2
Fenerbahçe: Esmeral 16, Birsel 3, McCoughtry 7, Matovic 16, Nevriye 8, Jekabsone 14, Horakova 7, Özge, Şaziye, Sutton-Brown 2

4 Şubat 2011 Cuma

Cenk Tosun



Galatasaray'a transferi bitti, bitiyor derken, Gaziantep işi bitirip kadrosuna katmayı başardı 20 yaşındaki potansiyelli oyuncuyu. Neden Galatasaray'a gelmedi, transferde neler yaşandı bilinmez ama, dün attığı iki gol ve oynadığı futbolla kendisine hayran bıraktırdı Cenk. Baros'un sakatlıklarla boğuştuğu dönemde golcü sıkıntısı yaşayan Galatasaray'ın ilacı olur muydu bilinmez ama bu performansını devam ettirdiği takdirde birilerinden Cenk'in gerçekleşmeyen transferi için açıklama bekleyecektir Sarı-Kırmızılı taraftarlar.  

Round 2 - Galatasaray vs. Fenerbahçe

Euroleague'in ilk ayağında gülen taraf 77-58 ile ev sahibi Fenerbahçe olmuştu. Daha önce birisi Cumhurbaşkanlığı Kupası, biri de ligde olmak üzere rakibine iki kere boyun eğen Galatasaray, Avrupa arenasında da kaybederek üçte sıfır yaptı. Deplasmanda maç kazanamayarak ikinci turda namağlup Fenerbahçe karşısına zar zor kendini atmıştı Sarayın Sultanları. Sezon boyunca dalgalı bir performans gösteren Sarayın Sultanları, sezon boyunca belki de en iyi maçını ligde ezeli rakibine karşı oynamış, ama sonunu getiremeyerek kaybetmişti. Rakibe karşı en önemli eksiğimiz yerli rotasyonu. Nevriye, Birsel, Esmeral gibi birbirleriyle oynamaya alışmış bu kemik üçlüye karşı, yıllardır sürekli yabancı yıldızların bireysel performansına bakmış olmamız rakibi hep bir adım önde kıldı. Işıl'ın sakatlık sonrası istenilen seviyeye ulaşamaması, Bahar'ın üst düzey maçlarda beklenilen patlamayı yapamaması, Tuğba'nın dalgalı performansları bütün yükü Augustus ve Fowles'ın sırtına bindirmekte. En büyük problemlerden bir tanesi de Fowles'a bir türlü top indiremeyişimiz. Elimizde bu kadar önemli bir güç varken bunu kullanamamak bir basamak aşagıda olmamıza yol açıyor. Bütün bu olumsuzluklara karşı ev sahibi olmamız bizim için büyük bir artı. Taraftarın itici gücüyle bugün ekstra bir oyuncuyla mücadele edeceğiz. Rakip ne kadar güçlü olursa olsun, yenilmeyecek bir ekip değil. İyi mücadele, iyi savunma maçın anahtarı olur. Mücadelenin üst seviye, centilmenliğin tavan yaptığı, kazananın Galatasaray olduğu bir karşılaşma olsun.

Taraftarınla Birlikte Savaş!